Fotoğraf Albümü

"Bir Gece Önce"
Güllüm ile bir gece önce yaklaşık 3 saat süreyle bilgisayarda chat yapmıştık. Ben son 2-3 günde olan çeşitli olayları anlatmıştım.

Sürekli,
"Ay kız sonra ne oldu?"
diye sorarak heyecanla yazdıklarımı okuyordu.

Bana,
"Seni, seninle sohbet edip dertleşmeyi, konuşmayı çok özledim"
dedi.

Bende,
"Güllüm bende öyle, sen gittiğinden beri yarım insan gibi kaldım, burada olmadığın için boşluk içindeyim. Ne çarşıya çıkıyorum, ne kuaföre gidiyorum, ben de seni çok arıyorum. Annemler yavaş yavaş hazırlanıyorlar ne istiyorsan liste yap"
dedim.

Kahverengi kadife ceketini istedi,
"Diğerlerini anneme ilettim"
dedi.

Bana,
"Annemler ile ne olur sen de gel"
dedi.

Bende
"Belki bir sürpriz yaparım, belki de Nisan sonu gibi gelirim. Zaten arada bir Mayıs ayı kalıyor Haziran'da siz geleceksiniz"
dedim.

2-3 gün önce telefonla konuşmuş olmamıza rağmen bana
"Sana yarın telefon açıp sesini duyucam"
dedi.

Ama maalesef bu görüşme gerçekleşemedi.

En son,
"Accüm Ahmet online oldu, Efe onunla konuşmak istiyor, istersen onlara bırakalım"
dedi.

Birbirimize kırmızı kalpler, öpücükler göndererek en kısa sürede görüşmek üzere dilekleriyle ayrıldık.

Ertesi gün başımıza gelecek felaketten ne onun ne de benim haberim vardı.


Ayşegül Işık, 15 Nisan 2002

"Acı Haberi Nasıl Duyduk"
6 Ocak Pazar gününden beri eşim Handan'la (Ayhan'ın ablası) birlikte Uludağ'da otelde idik. İnanın o gece, yani 9 Ocak - 10 Ocak gecesi sabaha kadar uyuyamadık. Hatta sabaha karşı saat 4:00 gibi Handan'a:

"Ben uyusam horladında uyuyamadım dersin, bak ben de uyanığım sen yine de uyuyamıyorsun" dedim.

Bu arada bir kaç uyudum uyandım derken sabah oldu, kalktım. Hazırlandıktan sonra:

"Handan ben aşağıya iniyorum, sen de hazırlanda gel kahvaltı yapalım"

dedim, kalkacak durumda olmadığını ve öğle yemeğine inmeye çalışacağını söyledi. Tam ben odadan çıkıyordumki telefon çaldı ve Handan'ın konuşmasından iyi birşeyler olmadığını anladım. Arayan sevgili Ayşegül imiş. Güllü'nün kalp krizi geçirdiğini duymuş, bizim Uludağ'da olduğumuzu bilmezya aceba Handan Ablam birşeyler bilyormu diye panikle bizi aramış. Tabi biz bu arada ölümü hiç aklımıza getirmiyoruzda, Güllü'nün kalp krizi geçirmiş olmasına bile razı olmuyoruz. Derken aklımıza bile gelmeyenin başımıza geldiği ortaya çıktı.

Güllü'nün ölümü elbetteki hepimizi perişan etti. Fakat onun Handan'la sevgi ve muhabbetleri bir başka olduğu için Handan'ında etkilenmesi bir başka oldu. Ben ömrümde bırakın gelin görümceyi, böylesine anlaşan ve birbirlerine sevgi dolu iki kardeş bile görmedim. İyi ve kötülerini hep Handan'la paylaşmış, bizlerle beraber olmaktan hep mutlu olmuş ve bizleri de hep mutlu etmiştir. Onunla ilgili o kadar çok anı varki yazmakla bitmez. Bu bir başlangıç olsun.


Ersen Aktan, 4 Şubat 2002

"Son Konuşmamız"
Çoğu öğlen kendisini arardım.

O gün de aradım,
Evde yoktu.

Camaşıra gittiğini tahmin ettim,
Telefon'a mesaj bıraktım.

Saat 14:00 gibi aradı, çamaşırdan gelmiş.

"Aksam Efe'yi alıp sinamaya gitmek istiyorum,
Efe'yle ben yemeği dışarda yeriz"
dedim.

"Ben de zaten şimdi alışverişe çıkacağım,
Naz'la bana göre birşeyler alır yaparım o zaman"
dedi.

Saat 16:00 ya doğru Efe aradı.

"Annem 73. Cadde'de düşmüş bayılmış çabuk gel" dedi.

Sonrası bizim acı anımız...


Ayhan Topcu, 4 Şubat 2002

"Güllü ile Son Gün"
Size bunları yazmak inanın gerçekten çok güç. Çünkü bu olayı değil anlatmak, düşünmek bile nefesimi kesiyor ve o anı tekrar tekrar yaşıyorum. Olay 9 ocak çarşamba günü gerçekleşti. Nerden bilebilirdik ki o gün kara bulutların bizim üzerimizde bulunduğunu. Bizim için sıradan bir gündü. Her sabah olduğu gibi Güllü'nün oğlu Efe'yi okula bırakmak için köşeden arabamla aldım. Efe arabaya bindiği zaman her zaman ki gibi beni sıcak bir şekilde selamladı ve kendisini bıraktıktan sonra onlara uğramamı, annesinin beni beklediğini söyledi. Ve Efe'yi bırakır bırakmaz Güllü'nün evinin yolunu tuttum. Eve geldiğimde Güllü beni yine her zamanki gibi sıcak karşıladı ve karşılıklı çaylarımızı yudumlarken birden telefon çaldı. Arayan Güllü'nün Ankara'daki kız kardeşi Yasemin'di. Gayet güzel geçen bir sohbetin ardından telefonu kapattı ve son olarak kahvelerimizi içtik. Güllü'yle bazı işleri yoluna koymak için dışarıya çıktık. Güllü o gün gerçekten neşeliydi, çünkü akşam eşi Ayhan bey ve oğlu Efe birlikte yemeğe çıkacaklardı. Baba oğlu böyle görmekte Güllü'yü gerçekten neşelendiriyordu. Güllü'yle ortak arkadaşımız olan Şeyda'ya da uğradık. Şeyda'da kahvelerimizi içerken Güllü birden bir fikir ortaya attı ve "Kızlar bugün bir değişiklik yapalım" dedi. Ben "Nasıl bir değişiklik yapalım ki, gün her zamanki gün" diyerekten fikrimi beyan ettim. Güllü'nün cevabı hazırdı ve "Hayır, her zamankinden farklı olsun" dedi. Kim bilir, belki de içine doğmuştu bu değişik geçmesini istediği günün ölüm günü olacağı. Hani derler ya iyi insanlar ölümünün geldiğini anlarlar diye. Güllü sayesinde bu lafın ne kadar doğru olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Neyse ben kaldığım yerden devam edeyim olaya. Şeyda'dan ayrıldıktan sonra bende Güllü'yü evine bıraktım. Çünkü kızı Naz saat 14:30 da okuldan eve gelecekti. Güllü'yü evine bıraktıktan sonra evime geldim. Ve evde her zamanki işlerimle uğraşırken telefon çaldı. Arayan Güllü'nün kızı Naz idi. "Periş ben eve geldim, gelip bizi alır mısın" dedi. Bende çok sürmeden evden çıktım. Güllü'yle Nazı aldıktan sonra Şeyda'yıda aldık. Bu sırada ofise uğramam gerekiyordu ve Güllü'de ofiste bulunan bir diğer arkadaşımız Ayşegülü görmek istediğini, o yüzden birlikte gitmeyi önerdi ve hep beraber ofise gittik. Ofise vardığımızda Ayşegül bankaya gitmek için ofisten ayrılmıştı. Ofiste Raif Bey, Mari ve Barbara vardı. Raif Bey Güllü'yü pek iyi görmediğini dile getirdi. Ama biz Güllü'nün hareketlerini her zamanki neşesine bağlayarak pek durmadık Raif Beyin bu düşüncesi üzerine. Güllü Ayşegül'ün dönmesini beklemeden kendisini alış veriş merkezine bırakmamı rica etti. Ben her ne kadar "Kalabalıktır, alışverişini sonra yaparsın" dediysem de Güllü ısrar etti. Bende ısrarı üzerine kendisini alışveriş merkezine götürdüm. Arabada ben, Güllü, Güllü'nün kızı Naz ve Şeyda idik. Alışveriş merkezine geldiğimizde Güllü ile Naz arabadan indi ve Güllü arabadan inerken, bizi davet ettiğini ima eder gibi "Kızlar haberiniz olsun ben bu gece tek başımayım" dedi. Ama işin tuhaf yanı kızı Naz da evde olacaktı gece. Neden "Tek başımayım" demişti. Biz o sırada bu lafına pek anlam verememiştik. Hiç kimse bir açıklama getirme ihtiyacı duymazken, o gün başına gelecekler içine doğmuştu Güllü'nün. Kim bilebilir ki? Arabadan indi, Arabanın sağ camı buhar yapmıştı. Belki dikkat edilecek bir husus değildi ama o sırada dikkatimi çekmişti benim. Güllü arabadan indiği halde sanki hala arabanın içindeymiş gibi geliyordu bana. Güllü kendisini beklemememi ve gitmemi söyledi. Ben ise "Hayır, seni bekliyorum, hadi alışverişini yapta gel" diyerekten onu bekleyeceğimi söyledim. Güllü beklememem için ısrar ederek "Söz veriyorum alışveriş yapmayacağım" dedi. Bende istemeyerekte olsa arabayı çalıştırdım ve tam oradan ayrılacakken Güllü arkamızdan el salladı. Şeyda bana dönerek "Periş dikkat ettin mi bize el salladı" dedi. El sallaması, Şeyda kadar benimde dikkatimi çekmişti ama biz yinede kötüye yorumlamıyorduk bunu. O sırada bize küçük bir ayrıntı gibi geliyordu. Ama ne yalan söyleyeyim biraz ürkmüştüm. Kısa bir süre Şeyda'yla aramızda garip bir sessizlik oldu. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam ettik. Şeyda'ya canımın sıkıldığını ve eve gitmek istediğimi söyledim ve Şeyda'yı bıraktıktan sonra sanki bir yere geç kalmışçasına koşar adımlarla eve girdim. Kısa bir süre sonra çalan telefonla birlikte irkildim. Telefonu açtığımda Güllü'nün oğlu Efe'nin sesini hemen tanımıştım. Efe sesi titreyerek "Periş ya bize gelsene" dedi. Bende işimin olduğunu ve zaten biraz önce sizdeydim diyerek gelemeyeceğimi anlattım. Efe sözümü bitirmemi beklemeden "Annem düştü ve hemen seni arıyorum" dedi. Bir kaç saniye yaşadığım şokun etkisiyle oracıkta dona kaldım. Olamaz diye haykırarak hiç zaman kaybetmeden evden çıktım. 73. caddenin köşesine geldiğimde 3 ambulansın varlığı korkularımı arttırmıştı. Ben kendimi kaybederek ve daha ne olduğunu anlamadan "Kurtarın onu" diye bağırmaya başladım. Çocukları hiç zaman kaybetmeden arabama bindirip bu korkunç tablodan uzak tutmak istedim onları. Şoktaydım ve ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Sadece "Kurtarın onu lütfen, yanında kalmak istiyorum diyebildim". Ayaklarımın bedenimi taşıyamayacağını ve bütün gücümün çekildiğini hissediyordum. Konuşacak gücü dahi bulamıyordum kendimde. Sağlık personeli bana "Her şey düzelecek lütfen sakin olun" diyerek beni teselli etmeye çalışıyorlardı. Sonra durumunun çok ciddi dediklerini duydum. Bu cümle adeta beynimden vurmuştu beni. Şu an bile hala kulaklarımda yankılanıyor gerçekten. Hemen arabama atlayıp ambulansı takip etmeye başladım. Bir yandan da korkmuş olan çocukları teselli etmeye bir sorun olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Hastaneye vardığımda "Nerede o" diye yerini bulmaya çabalıyordum. Bana kardiyoloji bölümünü söylediler. Ok gibi fırlayarak kardiyoloji bölümüne gittim. İçimde inanılmaz bir korku hakimdi. Hemşirede beni teselli etmeye çalışarak "Korkma, benimle gel" dedi. Hemşireyi takip etmeden önce çocukları tembihleyerek orada kalmalarını ve beni beklemelerini söyledim. Beni Güllü'nün odasına getirdiler ve odadan içeri girdiğimde o korkunç manzara ile karşılaştım. Güllü'nün başında yaklaşık 15 doktor bulunuyor ve Güllü'ye elektro şok uyguluyorlardı. Doktorlardan bir yanıma gelerek "Yapacak hiçbir şey olmadığını" söyleyince sanki oracıkta Güllü'yle birlikte bende ruhumu teslim etmiştim. Ben direk olarak Güllü'ye sarılıp "Ağlamak istiyorum" dedim. Güllü'nün cansız bedenini taşıyan yatağa ağır adımlarla yaklaştım ve ona sarılarak hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hani derler ya, kan ağlıyorum diye. Evet kan ağlıyordum. Bırakın gözlerimi kalbim gerçekten kan ağlıyordu. O sırada aklımdan bir sürü düşünce geçmeye başladı. "Şimdi çocuklara ne diyeceğim? Onların yüzüne nasıl bakacağım? Eşi Ayhan beye ne anlatacağım?" gibi bir sürü düşünce beynimde peydah olmuştu. O sırada olayı haber alan Ayşegül hastaneye geldi. Oda inanamıyorum diyerekten şaşkınlığını dile getirdi. Birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Çocukları bir odaya almışlar ve ellerine kağıt kalem tutuşturarak oyalamaya çalışıyorlardı. Bu sırada Güllü'nün eşi Ayhan Bey hastaneye geldi. Soluk soluğa olması aceleyle geldiğini gösteriyordu. Ayhan Bey direk yanıma gelerek bana ne olduğunu sordu. O sırada yanımıza gelen hemşireye Ayhan Beyi Güllü'nün eşi olaraktan tanıttım. Hemşire Ayhan Bey'e dönerek "Bizimle gelin" dedi. Bir odaya girdik. Hemşireler olayı Ayhan Bey'e anlattığında Ayhan Bey diyecek kelime bulamadı. Kahrolmuş, adeta yıkılmıştı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Artık hepimiz çığlık çığlığa idik. Ağlamalar, gözyaşları birbirine karışıyordu artık. Sonra yanıma gelen Naz, "Periş annem gözünü açacak mı?" diye sorduğunda ona cevap veremedim. Sanki kalbime birbiri ardına oklar saplıyorlardı adeta. Efe olayı hastanede öğrendi. Ben konuşamıyordum, yalnızca "Bak odada" diyebildim.

Olayı anlatırken Güllü diyip durdum. Gerçek adı Gülperi idi. Ama biz ona Güllü diyorduk ve o hala bizim biricik Güllü'müz. Onu her dakika kalbimizde hissediyor ve ona olan bağlılığımızdan ödün vermiyoruz. Evet belki artık madden yanımızda değil ama mağnen varlığını ta derinlerde bir yerlerde hala hissediyor ve onun bizimle birlikte olduğuna hala inanıyoruz. İsmi gibi bir periydi o bizim için. İyilik perisi desem abartmış sayılmam. Onu tabir edecek o kadar laf var ki buraya sığdırmam mümkün değil. O bir dünya meleği idi. Solmayan bir güldü o ve kaderin onu bizden alması onun solmasını sağlayamadı. Ona olan sevgimiz hala ilk gün ki gibi canlı. Biliyoruz ki o yukarıdan bizi seyrediyor bize o gül yüzüyle gülücükler yolluyor. Evet bunu gerçekten hissediyoruz. Belki çoğunuz için alışılagelmiş sözler olarak geliyor bunlar size ama bunu anlamanız için Allah bu acıyı kimseye yaşatmasın dilerim. Evet Güllü bu satırları yazarken bile şu anda bizi izlediğini düşünüyor ve sana seni çok sevdiğimizi tekrardan söylüyorum. Seni çok seviyoruz Güllü ve sonsuza dekte seveceğiz.

Mekanın cennet olsun...


Perihan Basu'nun Güllü için hazırladığı siteden alınmıştır.
Belki sen de bizleri unutmadın ama, bizler seni asla unutmayacağız.